11 Ağustos 2014 Pazartesi

Şans, Kader ve... Her Neyse İşte

      Hep beklentiler gözlemledim. Bu çok önemliymiş gibi bir de bağlanmaları yok mu...Bir şeyler yapmaktansa hep beklemeyi tercih etmek, beklerken üzerilerine çöken ümitsizliğe boyun eğmek, korkmak, ölüme küfretmek ve yaşamaktan bıkmak. İçinizde haykıran bir çılgın var. Duyun onu! Kulaklarınızı kapattığınız her dakika daha da çok eğleniyor olsam da acımadan edemiyorum. Ve aşık birileri var. Onlar da bekliyorlar. Her bekleyişte bir bira kapağını daha yerdekilerin yanına fırlatıyorlar. Aynı amaçla, aynı nedenden.
      Toplumun elleri pistir, kirlidir. İyiyi kötü, kötüyü iyi gösteren aynanın ta kendisidir. Bu elleri tutanlar köleleştirilmiş zavallı insanlardır. Ben kendimi küçümsemem. Başkasını da küçümsemeye hakkım olmadığını söylerler. Yaptıkları bir bokmuşçasına gardlarını alırlar. Sonra da küfreder ve o kişiyi de küçümserim. Buna saygı duyamam.
      Mutluluğu tattım. Mutlu olabilecek iken mutsuz olmaya çabalamak, tüm hayatı bundan ibaret olmak zorundaymışçasına davranmak feci bir aptallık. Kalıplar olmadan yaşamayı, gerçekten nefes almayı öğrendiğim gün kendimi bulmaya başladığımı farkettim. Binlerce yol var. Gitmek istediğiniz, uzaklaşmak veya yakınlaşmak istediğiniz her an önünüzde belirir yollar. Bunu görmelisiniz! Yolda olmak, durmamak... Kalıpları, düzeni ve daha bir çok şeyleri protesto etmek..."Her şeyi ve herkesi protesto ediyorum!" diyebilmek...
     Bir kaç gün sonra bilmediğim bir yerde, birileri ile buluşup tekrar kamp yolunu tutacağız. Issız bir arazide çadır kurup, içeceğimiz günün hazırlığındayım. Yanabileceği en güzel hali ile yanan bir kamp ateşi başında anlatılacak öyküleri dinlemek ise paha biçilemez. Ben yaşamaya bakayım. Siz ise şansa, kadere ve nicelerine inanın. "Cennet son durak!" diyor birileri değil mi? Eh, kime sorduğunuza bağlı. Bekleye bekleye "aman günah işlemeyeyim..." diye diye geçen boktan ömrün son anı, ölüm. Ardından melekler ve çikolata şelalesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder