21 Ağustos 2014 Perşembe

Burası Ebesinin Nikahı

Şarkılar baştan sarıyor.
Her sigara sonunu görüyor.
Dallara yansıyor korkak bir ateşin rengi.
Uyuma.
Üşürsün.
Neden Sevince'yi dinliyoruz?
Sönsün ateşimiz, Ay bizimle bu gece.
Saat 02.27.
Yine 27.
Kaçıncıyı yakıyoruz?
Neden içiyoruz?
Ben içerken unuttum sigaranın tadını.
Bu gece üzemiyor en küçük gözyaşı.
Küçüğü olur mu gözyaşının?
Aptallık mı etti birileri?
Kendi aptallığımı da farkettiysem, yeter mi bugünlük?
Çakmak semaverin yanında.
Semaverde bir nescafe.
Unutmuşum külllerimi çırpmayı,
Yere döküldüysem de hissedemedim.
Biri bana yaşımı söylesin.
Birileri her yerde.
İçtiğim bira gazlaştı sadece.
Burası ebesinin nikahı.
Hadi! Yıldızları sayın!
Beklerim.
Sesli sayın!
Dinlerim.
Ay'ın bu evresine ne deniliyordu?
"Yarım ay!"
"Yok."
"Yarım yarım."
Kafamdan duman çıkıyor, bu iyi midir hocam?
Siz ebesinin nikahı adlı bu yeri hiç gördünüz mü?
Ben de göremedim, henüz.

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Bazı İnsanlar

Bazı insanlar bir zamanlar yaşadı ve öldü.
Yazdıkları ile, söyledikleri şarkılar ile geçti vakitleri.
Böyle geçmesi gerekliydi.
Daha başka nasıl anlatılabilirdi?..
Yalnız'lardı.
Kimseleri yoktu.
Ev diye adlandırılacak bir yer yoktu.
Hasta bir bedenin,
Daha da hasta zihninde kaybolmuş
Yalnız insanlar.

Bazı insanlar yükselen seslerden ibaretti, bu nefretti.
Bazıları ise tırnakların deriyi yardığı,
Açılması imkansız yumruklardan ibaretti.
Kendilerini kandırmak nereye kadar sürecekti?
Ölümün gelişini kim engelleyebilirdi?

Bazı insanlar ölüme giden kısa yolları seçmeden edemedi.
Bazıları ise hala ayak sürümekte...
Asfaltı umursamamış birkaç ot eşliğinde uzayıp giden yol,
Her adıma yerleşmiş binlerce avuç.
Her avucu anne hissettiren birer çakıl taşı.

Bazı insanlar uçmayı diledi.
Bazıları ise ilk adımı atmak yerine
Oldukları yere çökmenin en iyisi olduğunu düşündüler.
Yorgun gözlerin üzerinde etten bir şapka,
İstedikleri her ne ise bulmaya ant içmiş.

Bazı insanlar bunları bir yerlerde okumuş edasıyla süzüldüler.
Bazıları ise özürlerin kabul edilmediği bu yerde
Yanlış yapmayı günah bildiler.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Şans, Kader ve... Her Neyse İşte

      Hep beklentiler gözlemledim. Bu çok önemliymiş gibi bir de bağlanmaları yok mu...Bir şeyler yapmaktansa hep beklemeyi tercih etmek, beklerken üzerilerine çöken ümitsizliğe boyun eğmek, korkmak, ölüme küfretmek ve yaşamaktan bıkmak. İçinizde haykıran bir çılgın var. Duyun onu! Kulaklarınızı kapattığınız her dakika daha da çok eğleniyor olsam da acımadan edemiyorum. Ve aşık birileri var. Onlar da bekliyorlar. Her bekleyişte bir bira kapağını daha yerdekilerin yanına fırlatıyorlar. Aynı amaçla, aynı nedenden.
      Toplumun elleri pistir, kirlidir. İyiyi kötü, kötüyü iyi gösteren aynanın ta kendisidir. Bu elleri tutanlar köleleştirilmiş zavallı insanlardır. Ben kendimi küçümsemem. Başkasını da küçümsemeye hakkım olmadığını söylerler. Yaptıkları bir bokmuşçasına gardlarını alırlar. Sonra da küfreder ve o kişiyi de küçümserim. Buna saygı duyamam.
      Mutluluğu tattım. Mutlu olabilecek iken mutsuz olmaya çabalamak, tüm hayatı bundan ibaret olmak zorundaymışçasına davranmak feci bir aptallık. Kalıplar olmadan yaşamayı, gerçekten nefes almayı öğrendiğim gün kendimi bulmaya başladığımı farkettim. Binlerce yol var. Gitmek istediğiniz, uzaklaşmak veya yakınlaşmak istediğiniz her an önünüzde belirir yollar. Bunu görmelisiniz! Yolda olmak, durmamak... Kalıpları, düzeni ve daha bir çok şeyleri protesto etmek..."Her şeyi ve herkesi protesto ediyorum!" diyebilmek...
     Bir kaç gün sonra bilmediğim bir yerde, birileri ile buluşup tekrar kamp yolunu tutacağız. Issız bir arazide çadır kurup, içeceğimiz günün hazırlığındayım. Yanabileceği en güzel hali ile yanan bir kamp ateşi başında anlatılacak öyküleri dinlemek ise paha biçilemez. Ben yaşamaya bakayım. Siz ise şansa, kadere ve nicelerine inanın. "Cennet son durak!" diyor birileri değil mi? Eh, kime sorduğunuza bağlı. Bekleye bekleye "aman günah işlemeyeyim..." diye diye geçen boktan ömrün son anı, ölüm. Ardından melekler ve çikolata şelalesi.