14 Nisan 2014 Pazartesi

Merhaba Yaşlı, Hoşçakal Yaşlı

     Bu sabah, yerde küsmüş gibi yatan yaşlı bir köpeğe rastladım. Yanına yaklaşmak istediğimi sezince korktu ve geri çekildi. Kafasını eğiyordu. Yine de yaklaştım, elimi uzattım. Daha da büzüldü olduğu yerde, dokunsam ağlayacaktı sanki. Yanına bağdaş kurdum ve " Merhaba Yaşlı..." diye konuşmaya başladım. Arada alnına dokunuyordum. Bu konuma erişebilmek için gerçekten çok uğraşmıştım. İnsanların nasıl olduklarını gayet iyi biliyorlardı. Bu güzel canlıyı biraz olsun iyi hissettirebilmek istemiştim. Başına gelenlerin çoğu insanların yüzündendi. Yaşadığım yerde, yeraltı konteynerları yaptılar. Heryere yaptılar. Ben ne zaman çöpü dökmeye insem elimden geldiğince yiyecek bırakmaya çalışırdım kenarlara bir yerlere. Ben olmasam bile belki çöplerde birşeyler buluyorlardı. Yeraltı konternerları girsin bir yerlerinize. Bir kez olsun o konteynerları kullanmadım, kullanmayacağım.
     Bir kaç dakika suskun kaldık. O hep susuyordu zaten. Ayağa kalktım. Kafamda, eve gidip bir kaç şey getirme planları kuruyordum. Yaşlı'yı orada bıraktım ve bir kaç adım uzaklaştım. Bir anlık mutlu olsun istiyordum. Kirli vücudu, ortaya çıkmış kaburgaları gözlerimi sulandırmıştı. Ona acıyordum çünkü olması gereken bu değildi. Böyle olmamalıydı. Onları kullanmak, onlara zarar vermek eğlence olamaz. Olamaz.
     Onu görebilmek için arkama bir bakış attım fakat orada değildi. Geri döndüm ve etrafa bakındım. Yoktu. Bu kadar bitkin görünen bir köpek nasıl olurdu da ortadan bu kadar hızlı kaybolabilirdi? Onu bulamadım. Arkasından istemsizce seslendim: "Hoşçakal Yaşlı...". 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder